Ivkovic ve Obradovic’in başarılarının sırrı

Bugün Türkiye Ligi’nde Avrupa’nın tartışılmaz en iyi iki koçu görev yapıyor. Ivkovic Efes’te, Obradovic de Fenerbahçe Ülker’de iş başındalar. Ben bu iki koçun özelliklerini tartışmanın, onları analiz etmenin genç Türk koçlara faydalı olacağı kanısındayım. Benim seçiminin hep Türk koçlardan yana olduğunu artık herkes bilir. “Milli Takım soyunma odasında Türkçe konuşulmalıdır” sloganı benim bir çeşit hayat felsefemdir ama bu iki büyük koçu incelemek de bizim koçlara artılar katacaktır.

Bu iki koçun önde gelen özellikleri teknik ve taktikten çok, basketbolla yatıp, basketbolla kalkmalarıdır. İkisinin de en küçük beyin hücreleri bile basketbolla dolu görülüyor.

Basketbola o kadar konsantreler ki bu konsantrasyonlarını oyuncularına aktarmak onların en önde gelen özellikleri oluyor. “Basketbolda hücum mu kolaydır, savunma mı” diye sorarsanız çoğunluk “hücum” der. Oysaki yüzde 100 oyuna konsantre olan oyuncular için savunma ön plana çıkar. Oyuncuları konsantre etmenin en geçerli yolu onlarla devamlı konuşmak, onları devamlı uyarmaktır. Bu iki Yugoslav kökenli Sırp koçun hiç durmadan oyuncularla konuştuklarını, onları kesintisiz uyardıklarını hepimiz görüyoruz.

Bu uyarma silahını Türkiye’ye ilk getiren koç Tanjevic oldu. Tanjevic kenarda o kadar bağırıp çağırırdı ki, hepimiz onu izlerken “Ne oluyor?” diye şaşırırdık. Yugoslav kökenli koçlar bağırıp çağırmanın dozajını antrenmanlarda daha da artırırlar. Böylece oyuncular basketbolun savunmada başarı silahlarının başında gelen “Anı yaşamak” yeteneğini kazanıyorlar. Savunmada anı yaşamak bir önceki hücumda kaçırdığınız şutu düşünmek veya bir sonraki hücumda atacağınız üçlüğü hayal etmekten vazgeçip, o an size düşen savunma sorumluluğundan başka bir şey düşünmemektir. Beyniniz size sadece o anki sorumluluğunuzu yaşatır. Savunma konsantrasyonu sadece tuttuğunuz adamla sınırlı değildir. Burada “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışı devreye girer. Siz tuttuğunuz adama tam konsantre olarak savunma yaparsanız, arkadaki diğer 4 takım arkadaşınızı kendi adamlarını bırakarak size yardıma gelme ihtimalini azaltırsınız. Birimiz hepimiz için bu demektir. Ama her türlü çabaya rağmen eğer tuttuğunuz oyuncu sizi geçerse diğer 4 oyuncu da size yardıma hazırdırlar. Bu da hepimiz birimiz için anlayışını tamamlar. Eğer takımınız iyi savunma yaparsa bu konsantrasyon savunma ribaundlarına da yansır. Böylece alınan savunma ribaundları veya bloklar size hızlı hücum şansı da yaratır ve savunma kaynaklı hücum fırsatları sizin maçları kazanmanıza yardımcı olur. Böylece siz sadece savunma öncelikli bir koç olmaktan çıkar, çok yönlü başarılı koç sınıfına girersiniz.

Yugoslav kökenli koçların bir diğer özellikleri de dikkatlerini oyundan çok, oyuncu üzerine kurulu olmasıdır. Ivkovic de, Obradovic de oyuncuları sahaya girerken, çıkarken oyun çizmek yerine öncelikleri onları uyarmaya verirler. Hatta oyundaki bir oyuncu hata yaparsa bu hatayı kenarda sırada oturan oyunculara süratle anlatıp, onları uyarmalarını hep izliyoruz.

Tabii onların başarılarını sadece konsantrasyonla sınırlamak haksızlık olur.Ama ilk ve önemli özellikleri taktik tahtasından çok, oyuncuları oyuna konsantre etmeleridir. Onların bu özellikleri yıllarca Yunanistan’da çalıştıkları için Yunan koçlara da yansımış gözüküyor. Bugün Avrupa’nın her yerinde birçok başarı Yunan koç görev yapıyor. Bizim ise gelmiş geçmiş en iyi oyuncularımızdan Erman Kunter’den başka Avrupa’da koçumuz yok. Biz basketbol adamlarına düşen görev “daha iyi savunma koçu nasıl hazırlarız?” olmalıdır. Bunun için iyi savunma yapan, rakibi sahaya çıktığına pişman eden saldırgan savunmacı oyuncularımızı öne çıkarmalıyız. Bu önemli. Çünkü seyirci olarak hepimiz favori oyuncumuzun kaç sayı attığına bakarız. Onun tuttuğu oyuncunun kaç sayı attığı bizi ilgilendirmez. Buna bakmayız bile… Bizim de tuttuğu oyunculara hayatı karartan oyuncularımız var. Bunların başında Doğuş Balbay ve Göksenin Köksal geliyor ama maalesef ikisinin de şutları zayıf. Saldırgan savunma sinerji yaratır. Takım arkadaşlarınız da size benzemeye çalışırlar. Bugün Darüşşafaka Doğuş’ta guard oynayan Mehmet Yağmur eskiden savunmada yürüyüp dolaşırken, bugün saldırgan savunmacı listesine girdi. Bunun temelinde takım arkadaşı Göksenin Köksal’ın olduğu muhakkak.

Bugün artık Basketbol Federasyonu, TÜBAD’ın önemini daha öne çıkarmalı ve onlara daha iyi genç koç yetiştirme sorumluluğunu vermelidir. TÜBAD’da Aydın Örs, Çetin Yılmaz gibi birçok değerli basketbol adamı ve koç var. Onların deneyimlerini, bilgilerini genç Türk koçlarla paylaşmaları, onların gelişmelerine katkıda bulunmaları Türk basketboluna çok faydalı olur.

Son olarak, Amerika’da basketbol için yenilikler peşinde koşan lig NCAA’dir. NBA seyrederken oyuncuların bireysel yeteneklerine, smaçlarına hayran kalırsınız ama takım savunması konusunda tek bir şey öğrenemezsiniz. Bunun sebebini sorarsanız, “NBA’de savunma play-off’larda başlar” cevabını alırsınız. Bu yüzden ben Türk sporunun her branşına çok büyük fayda sağlayan Sports TV sahibi Ahmet Gülüm Bey’den rica ediyorum. Lütfen NCAA yayınlarını satın alsınlar ve yayınlasınlar. O maçlarda hepimizin öğreneceği o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez. Bu konuya önümüzdeki yazılarımda değineceğim.

Sevgiler, saygılar…

Kaynak: Basketfaul.com