Yazıklar olsun hepimize…

Bir Spaonoulis, bir Carlos Arroyo yetiştiremiyorsak yazıklar olsun hepimize! Türk Basketbolu’nun öne çıkan sorunlarından biri basketbolumuz geliştiği, yayıldığı halde hala Türk basketbolu ekolünün belirlenmemiş olmasıdır. Bunun sebebi basketbol adamlarımızın bir araya gelip fikirlerini tartışıp, paylaşamamalarıdır.

Son zamanlarda gelişen bir ortak anlayış var: Türk Basketbolu’nda çok sayıda iyi basketbolcu diyebileceğimiz oyuncu var ama “büyük oyuncu” diyebileceğimiz, seyrederken hayranlık uyandıran oyuncumuz yok. Yetişmiyor, yetiştiremiyoruz. Bu sorunun temelinde, kaç yıldır söylüyoruz, Türkiye’de çok sayıda oyuncu yetiştirme okulları var, bu okullar para kazanıyorlar ama yetişen oyuncunun büyük oyuncu olmasını sağlayacak oyuncu geliştirme anlayışı ve uygulaması yok. Bu konuyu sık sık tekrarlamamızın sebebi oyuncu geliştirme merkezleri kurulduğunda Türk Basketbolu’nun Avrupa’nın zirvesinde olacağına inancımızdır.

Seneler geçti, hala hiçbir kulübümüzde oyuncu geliştirme merkezleri yok. Görevi koçluktan çok, sadece daha iyi oyuncu yetiştirmek olan öğretmenlerimiz, hocalarımız yok. Hayatını oyuncu geliştirmeye, iyi oyuncuları büyük oyuncu yapmaya adamış (doktor Cavit Altınay, Levent Topsakal hariç) basketbol adamlarımız yok.

Şimdi ölü sezondayız. Oyuncu geliştirmek için ideal bir dönem ama şu anda koçlarımız ellerindeki oyuncuları daha iyi oyuncu yapmaya mı, yoksa yeni ve hazır yabancı oyuncu transferiyle mi uğraşıyorlar? Yanıtı sizde…

Yine de bir adım atmış sayılabiliriz çünkü artık yıldız oyuncu eksikliği konusunda basketbol adamlarımız ortak karar içindeler. Bu yazıda bu konudaki bazı görüşlerimi paylaşacağım…

Büyük oyuncu olmak için basketbol fundamentallerinin tümünde çok usta olmak gerek. Çok iyi dripling yapmadan, çok iyi pasör ve şutör olmadan, büyük oyuncu olamayız. Tabii bunlara atletik yeteneklerimizi, savunmamızı, ribaundumuzu da eklememiz gerek. Ama bütün bu özelliklerin içinde temelde en önce iyi driplingci olmak yatıyor. Basketbolda dripling-şut-pas yetenekleri arasında bir sır gizli. Basketbolda da sinerji uygulaması geçerli. Bunun açıklaması şöyle: Driplinginizi ne kadar geliştirirseniz, siz farkında olmadan şutunuz da, pasınız da gelişiyor. 1+1 eşittir 2 değil, 3 oluyor. Tersi ise geçerli değil. Siz çok iyi bir şutör olsanız bile dripling ve pasınızdaki gelişme sınırlı kalıyor. Bu yüzden büyük oyuncu olmak için yatırıma driplingle başlamak gerekiyor. Konu daha iyi anlaşılsın diye örnekler verelim: Birkaç aydır basketbol haberlerinin zirvesinde Olympiacoslu Spanoulis var. Spanoulis şu anda Avrupa’nın en iyi dripling yapan guardı. Şut yeteneği sınırlı. Bazen üst üste şutlar atıp sokuyor ama bu onun driplingle kazandığı özgüven sayesinde oluyor. Spanoulis driplingle birebir adam geçme becerisinde Avrupa’da “1” numara. Özellikle driplingle hareketli adam geçme yeteneği müthiş. Yön değiştiriyor, sürat değiştiriyor, yavaşlarken aniden hızlanıyor, top onun emrinde. Spanoulis’in kafasından ne geçerse, top onun emrini yerine getiriyor. En ilginci de ona yapılan ikili sıkıştırmaların arasından geçip, sıkıştırma yapan oyuncuların neredeyse birbirlerine çarpmalarına neden oluyor.

Her geçen yıl savunma giderek saldırganlaşıyor. Ne kadar iyi şutör olursanız olun, driplingle adamınızı geçemediğiniz sürece rahat şut atamıyorsunuz. Bu duruma örnek olarak Cenk Akyol’u gösterelim. Cenk çok iyi bir şutör ama driplingle adam geçemiyor. Bu yüzden onun iyi bir şutör olduğunu bilen savunma oyuncuları burnunun dibinden ayrılmıyorlar ve o da şut yeteneğini sınırsız kullanamıyor.

Biz hep genç koçlara “en yetenekli oyuncunuzu oyun kurucu yapın” diyoruz. Eğer Cenk genç takımda iken oyun kurucu olup driplingini ve pasını geliştirseydi, bu şut yeteneği ile NBA’e giden ilk oyun kurucu olurdu ve bugünkü dedikodular yapılamazdı. Milli Takım’ın lideri olur, kimsenin gücü onu Milli Takım’ın dışında bırakmaya yetmezdi.

Driplingin iyi pasör olmaya katkısının en güzel örneği de Carlos Arroyo. İyi driplingci, top onu da rahatsız etmiyor. Top kolundaki saat gibi varlığını hissettirmiyor. Eskiden pasör denince akla hep iki elle verilen göğüsten paslar gelirdi. Yakın ve saldırgan savunma bu anlayışı değiştirdi. Şimdi iyi pasör olmak için dripling yaparken tek elle pas vermek zorundasınız. Carlos Arroyo hem sağ, hem sol eliyle bunu çok iyi yapıyor.

Gençlerimize hatırlatıyorum. Takım antrennanlarının başlamasını beklemeyin, tek başınıza sahada çalışırken dripling yapın. Dripling ustası olun ve büyük oyuncu olma yolunda bir adım atın. Biz de kendimize “Yazıklar olsun” demeyelim.

Kaynak: Basketfaul.com