Dripling ustası olun, yeter

Bizi düşünmeye ve kararlar almaya zorlayan bir haftayı geride bıraktık. Anadolu Efes’in Final-Four’a gidemeyişinin nedeni nedir diye soruyorsanız, cevabı çok basit. Bizde Spanoulis gibi oyun kurucu yetişmiyor. Aklınıza “Farmar, Spanoulis’ten daha iyi oyuncu değil mi*” sorusu gelebilir. Haklısınız, Farmar daha iyi oyuncu ama konsantrasyonu kendi egosu üzerine kurulu. Takımı daha iyi takım yapmak, maç kazandırmak öncelikleri arasında yok. Spanoulis hem iyi bir oyuncu, hem de gerçek bir lider. Biz ne yapıp yapıp, Spanolulis gibi, Diamantidis gibi oyuncular yetiştirmeliyiz. Bu iki oyun kurucu oynadıkları takımları yani Olympiacos ve Panathinaikos’u her sene Euroleague’de zirveye taşıyorlar. Bu iki oyuncu gibi Türk oyuncular yetiştirmek için önce koçlarımızın Türk oyun kuruculara verdikleri önemi artırmaları gerekiyor.

İsterseniz bugün Spanoulis’i ele alalım. Spanoulis’i önce iyi tanımamız gerek. Rakibin oyun kurucu liderlerini sadece maçları izleyerek tanıyamayız. Onları maçlarda kopya edilmiş CD’lerde defalarca izlemeniz gerek. Spanoulis’in filmlerini defalarca izlediğiniz zaman gözüken gerçekler şunlar:

Çok iyi bir şutör değil, şut stili bozuk. Set şutlarında topu omzu ile itiyor ve atıyor. Dripling üzerinden şutları da yetersiz, hatta onları kullanmıyor bile. Peki onu öne çıkaran özelliği ne diyorsanız, şüphesiz dripling yeteneği. Dripling yaparken top elinin, kolunun bir parçası gibi onu hiç rahatsız etmiyor. Top onun dediği herşeyi yapıyor. Adeta onun esiri gibi her düşündüğünü yerine getiriyor. Bu sayede en önemli konuda bir üstat. Driplingle adam geçiyor, ikili sıkıştırmaları bir fırsat gibi kullanıp rakiplerin arasından geçip eksiltiyor. Top, o dripling yaparken O’nu hiç rahatsız etmediği için sahadaki bütün arkadaşlarını rahatça görüyor ve driplingine pas yeteneğini de ekliyor. Ayrıca topla adam geçerken çok süratli. Üstelik yön değiştirme, sürat değiştirme yetenekleri de mükemmel. Turnikeleri çok zıplayamadığı için smaçla bitiremiyor ama istediği zaman, istediği yerden turnike atabiliyor. Bugün artık eskiden çok çalıştığımız iki elle göğüsten pas devri kapandı, topu dripling yaparken dripling elle yaptığınız elinizle verdiğiniz pas devri başladı. O’nun tek elle pası da çok iyi. Yalnız sayı değil, moral olarak da takımın lideri. Herkese moral veriyor. Faul kaçıran her oyuncunun sırtını okşuyor. Top her istediği zaman onun elinde. Topun onun elinde kaldığı süre, neredeyse diğer 4 oyuncunun toplam top kullanma süreleri kadar.

Bizim Türk oyuncuların şutları iyi, hatta çok iyi ama driplingle adam geçme yetenekleri sınırlı. Bunun sebebi antrenmanlarımızda yeterli sürede birebir çalışma yapmayışımız. Halbuki bugün antrenmanlarda oyun kurucunuzun adam geçmesini geliştirmeniz için çoğu antrenmanda onu iki kişiyle sıkıştırıp, iki kişiyi bile ekarte etmesini öğretiyorlar. Bizim driplingle adam geçen genç oyuncularımıza örnek gösterebileceğimiz tek oyun kurucumuz Tutku Açık ama maalesef o da basketbol hayatının son turunda. Bugün artık oyun kurucuların önemi sadece basketbolla sınırlı değil. Mutlu yaşam içinde siz içinizdeki oyun kurucuyu keşfedin, ortaya çıkarın, mutlu ve başarılı yaşayın deniliyor.

İsterseniz biraz da koçlardan bahsedelim. Hep söylüyoruz, Galatasaray’daki Ergin Ataman ve Murat Özyer ikilisi çok başarılı bir çift ama genç ve yetenekli oyuncuların önünü açmak, onları daha iyi oyuncu yapmak için zorunlu “Oyuncu Geliştirme Koçu” anlayışını uygulamaya sokmuyorlar. Furkan Aldemir gibi yetenekli bir gen seneler geçiyor, o hala bırakın yüzü dönük şut atmayı, topu yere vuramıyor. Bence bu başarılı iki koç ribaundçu Furkan’ın yeteneğinin tümünü kullanmasına imkan hazırlayamadıkları için ileride üzüleceklerdir. Hatırlatıyorum.

Pınar Karşıyaka’ya gelince… Onları başarılarından ötürü kutluyorum. Bence onların Türk Basketbolu’na katkıları Eurochallenge Finalini organize etmek ve final oynamakla sınırlı değil. Esas başarı Ufuk Sarıca’nın da ufkunu açmaları oldu. Ufuk’un bugün Türkiye’nin 4-5 elit koçu arasındaki yeri tartışılmaz oldu. Türk basketbolu bilgili, tecrübeli, kişilikli bir koç daha kazandı.

Son olarak Fenerbahçe’ye gelelim…. Ertuğrul Erdoğan takımın başına geçtiğinde beri onun için geçerli düşünce, “Takım şampiyon olursa takımın başında kalır, yoksa biz yine yabancı bir koç buluruz” şeklinde idi. Bu gerilim yaratan anlayışın Ertuğrul Erdoğan ve takımdaki Türk oyuncular da farkındaydılar. Bu gerilim takımın yumruk olmasını zorlaştırdı. Ben ilk günden beri Ömer Onan’ın hem saha içinde, hem saha dışında Ertuğrul Erdoğan’ın sağ kolu olması gerektiğini yazdım ve söyledim. Şimdi Fenerbahçe için kritik bir devre başladı. Son Anadolu Efes maçında Ömer Onan ve diğer Türk oyuncular, Ertuğrul Erdoğan’dan yana olduklarını sahaya yansıttılar ve sezonun en güçlü takım oyununu sergilediler ama Fenerbahçe’de yabancı koç araştırması artık gazetelerde de yazılıyor. Bakalım bu karışık durum nasıl sonuçlanacak?

Bir konuya daha değinmeden geçemeyeceğim. Biz hepimiz Fenerbahçe maçlarını sahadan izlerken Türkiye’nin en bilgili, en karakterli basketbol adamı Fenerbahçeli Aydın Örs maçları Antalya’da televizyondan izliyor. Bundan daha üzücü bir durum olamaz.

Sevgiler, saygılar.

Kaynak: Basketfaul.com