Türk Basketbolu dolu tribünler yolunda ilerliyor

Beşiktaş’ın Euroleague’deki son maçında Fenerbahçe Ülker’i yenmesi BEKO Ligi play-off maçları için çekişmenin ve savaşmanın artacağının bir göstergesiydi. Play-off’lardaki sınırsız mücadele Türk Basketbolu için büyük bir şans olacak. Fenerbahçe’nin mağlubiyetinde sakatlıkların büyük etkisi vardı. Bunların başında Ömer Onan geliyor. Hep söylüyorum, Ertuğrul Erdoğan’ın başarı ölçüsü için Ömer Onan çok önemli. Ama Ömer kenarda otururken kendisinden bekleneni veremedi. Yedek sırasının sonunda oturup sessizce maçı izledi. Hâlbuki Fenerbahçe’nin Ömer’in motivasyonuna ihtiyacı var. Kenarda oturup maçı izleyeceğine, arkadaşlarını motive etse yedek sırasında otururken, oyuna girmeden maç kazandıranlar listesinde yer alırdı.

İkinci önemli sakatlık, oyunun daha başında Bo McCalebb’in sahadan çıkması sonucunu yarattı. Bence Bo McCalebb’in Fenerbahçe’ye katkısı en çok hızlı basketbolla (fast-break’le) artar. Fenerbahçe McCalebb’li beşle rakibe baskı yapıp, alınan her savunma ribaundundan sonra fast-break girişiminde bulunsa, gücü iki misli olur. Bo McCalebb hızlı oyunda Avrupa’nın şüphesiz en iyisi ancak 3 sayılık şutu çok iyi olmadığı için yavaş oynanan yarı saha set oyununda çok etkili olamıyor. Onun tutan oyuncular “Bu zaten şut atamaz” diye onu uzaktan tutuyorlar. Bu yüzden de adamını geçip kendisine ve arkadaşlarına sayı fırsatı yaratamıyor. Ben Fenerbahçe’nin Bo McCalebb ile oynarken hızlı, Barış Ermiş’in oyun kurucu görevini üstlendiği bölümde set oyununa öncelik tanımalıdır diye düşünüyorum. Bo McCalebb’li hızlı oyunu Ömer Onan’a, Andersen’e ve Bogdanovic’e çok faydalı olacaktır. İlkan Karaman da her gün daha iyi oynuyor. Oyun hızla oynanırsa “İlkan’ın smaçları tarihe geçer” diyebiliriz.

Beşiktaş’ta ise hala Tutku’dan tam verim alınamıyor. Fenerbahçe maçında Tutku’nun sayısı 9, asist sayısı ise sadece “1” idi. Bu rakamlar pick&roll’de Türkiye’nin en iyisi olan Tutku’nun yeteneğinin yeterli kullanılmadığının bir göstergesi. Tutku’nun ona yapılacak perdelerden sonra boş adama verdiği paslar hem uzunlara smaç imkanı, hem de bizim en iyi şutörlerimizden Cevher ve Serhat’e 3 sayılık şutlar yaratacaktır. Bu yüzden Tutku’nun asist sayısı, attığı sayıdan fazla olmalıdır. Tutku asist yaptıkça takımdaki herkes daha iyi oynuyor. Her maçta asist sayısı en az çift haneli rakamlara erişmelidir.

Bu kadar detaylı konuştuktan sonra “Acaba Yalçın Granit hangi takımı tutuyor?” diye düşünebilirsiniz. Benim kimi tuttuğum belli. Ben Türk basketbolunu tutuyorum ve basketbol tarihimizin en çekişmeli geçmeye aday play-off’u için sabırsızlanıyorum. Çünkü Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti basketbolumuza yetmiyor. Tribünlerin devamlı dolması için siyah-beyazlılara da ihtiyacımız var.

Anadolu Efes’e gelince. Olympiacos karşısındaki şansı hiç az değil. Geçen yılın şampiyonu Olympiacos maçın sonuna kadar mücadele eden bir takım. Tam “bunlar oyundan düştü” derken, yeniden toparlanıp oyunu kazanabiliyorlar. Olympiacos’un başarısının temelinde Spanoulis var. Olympiacoslular giderek yaşlanan Spanoulis’ten yararlanmak için özel bir taktik uyguluyorlar. Basketbolda topu genelde orta çizgiye kadar takımların oyun kurucuları getirir. Olympiacos’ta bu durum farklı. Topu orta sahaya 2 numaralı oyuncu getiriyor. Spanoulis de bu sırada çoğunlukla ön sahanın genellikle sol tarafında durup dinleniyor ve topun ön sahaya gelmesini bekliyor. Top ön sahaya gelince kenardan geriye çıkıp topu alıyor ve oyun kuruculuk görevine başlıyor. Olympiacos serisi ile Anadolu Efes’te “Doğuş Balbay devri” başlayabilir. Doğuş Balbay savunmada sağlam bir savunmacı olmaktan çok, saldırgan bir savunmacı. Tuttuğu adamı basketbol oynadığına pişman edecek kadar yıpratabiliyor. Eğer Doğuş, Spanoulis’i susturursa Anadolu Efes, Olympiacos serisini geçer. Sesi kısılmış bir Spanoulis ile Olympiacos “kazandık” diye haykıramaz. Umarım, “herşeyi en iyi ben bilirim” anlayışının temsilcisi Oktay Mahmuti bu gerçeği görür. Doğuş’tan sonra Spanoulis’i tutacak Sinan Güler de var. Sağlam savunmasını, saldırgan savunmaya çevirecek Sinan da Spanoulis’in korkulu rüyası olur. Türkiye’de hayranlıkla seyredilecek hücum oyuncumuz olmadığını hep tekrarlıyoruz. Bu anlayışı bozmak ve Türk gencine ideal bir hücum oyuncusu örneği olmak şansı Semih Erden’de. Semih bu şansını kullanmıyor. Bir basketbolcunun en önemli silahı beynidir. Semih’in aklı nerede, belli değil. Sahada öyle bir dolaşıyor ki, “acaba yine NBA’i mi düşünüyor?” demekten başka bir çaremiz kalmıyor. Semih Türk çocuğuna örnek olma son şansını iyi kullanırsa, Anadolu Efes Final Four’a kalır.

Galatasaray’da ise durum daha iyi. Carlos Arroyo takımın sahadaki beyni. Doğru kararlar veriyor ve bu doğru kararları verdiği paslarla ve attığı sayılarla gerçeğe çeviriyor. Üstelik Ender Arslan en iyi sezonunu geçiriyor. Ender ilerlemiş yaşına rağmen her gün daha iyi oynuyor ve “gelişmenin, öğrenmenin sonu yoktur” tezinin doğruluğunu kanıtlıyor. Aynı şeyi Engin Atsür ve Cenk Akyol için de söyleyebiliriz. Onlar da Milli Takım için öne çıkan isimler. Üstelik takımın başında Ergin Ataman var. Ergin problemlere çare bulmakta Türkiye’nin en önde gelen ismi. Hawkins, Domercant ve Göksenin’i kaybettikten sonra bile 12 üst üste galibiyetle başa oynayan bir takımı kurması bunun bir ispatı. Ama her Ergin’in, hem Murat Özyer’in üzerinde durmaları gereken bir konu var. Türkiye’nin en iyi ribaundcularından biri olan Furkan Aldemir, çok yönlü oyuncu olma yolunda ilerleyemiyor. Furkan’ın driplingi hala 10 üzerinden 2 veya 3, yüzü dönük şutu ise yok denecek seviyede. Furkan’ın bu durumu ileride takımın başındaki iki güçlü koçu üzebilir, hatırlatıyorum.

Diğer bir zirve adayı Banvit’te de buna benzer bir durum var. Alt yapı bakımından Türkiye’nin en güçlü organizasyonu Banvit’te ama hayranlıkla seyredeceğimiz oyuncu hala orada yetişmiyor. İzzet Türkyılmaz yavaş da olsa iyi bir yolda ilerliyor. Ama Türkiye’nin bir arada en uyumlu çalışan, hepsi değerli teknik kadrosu Banvit’te. Bu kadronun bence bir araya gelip yanıt araması gereken soru şu: Neden bunca yıldır Kenan Sipahi gibi bir NBA adayı bir oyun kurucu yetiştiremedik?

Tofaş ise bir otomobil fabrikası olduğu kadar, basketbolcu yetiştirme fabrikası olma yolunda da hızla ilerliyor. Ne mutlu bize.

Pınar Karşıyaka hakkında konuşmak için Final Four’un bitmesini bekliyoruz.

Kaynak: Basketfaul.com