Son ümidimiz Tuncay Özilhan

Basketbolla dolu günler geçiriyoruz. Hem BEKO Ligi, hem de Avrupa Ligleri bir arada oynanıyor. İkisini de izleyince Türk Basketbolu için daha gerçekçi düşünebiliyoruz.

Geçen haftanın en önemli Euroleague maçı Anadolu Efes-Real Madrid arasındaydı. Ben hep söylüyorum, Avrupa’da Türkiye’nin önündeki tek ülke İspanya’dır diye. Bu yüzden maç gece yarısına yakın olsa da ben bu maçı canlı izledim. Abdi İpekçi Arena’da saat 21:45’te başlayan maçta tribünler genç basketbolseverlerle tıklım tıklım doldu. Bu beni çok mutlu etti.

Sahadaki takımlardan Anadolu Efes rakibi Real Madrid’e göre daha iyi oyunculardan kuruluydu. Anadolu Efes’in bu yıl Final-Four oynamayı hak eden bir kadrosu var. Real Madrid’de yabancı oyunculardan çok, İspanyol oyuncuları dikkatle izledim. Hiçbiri Türk oyunculardan üstün değildi. Özetle İspanyol oyuncular içinde “Keşke şöyle bir oyuncu Türkiye’de olsa” dedirtecek kimse yoktu.

İspanya, Avrupa’nın basketbolda yenilikleri en çok uygulayan ülkesi. Basketbolda yenilikler genelde Amerika’nın NCAA takımlarından kaynaklanır. Amerika’da kolej oyuncularını NBA oyuncusu yapmak için kullanılan oyuncu “OYUNCI GELİŞTİRME MERKEZLERİ” bugün Avrupa’da sadece İspanya’da var. Bizde senelerdir tekrarladığımız bu merkezler hala yok. Oyuncu geliştirme koçu uygulamasını hala başlatamadık. Oyuncu geliştirme koçlarının tek gayeleri vardır: Çalıştırdıkları oyunculara daha iyi oyuncu yapmak. Bu yüzden de maçlar sırasında kenarda otururken maçın skorunu veya istatistikleri değil, yetiştirdikleri oyuncuların performansını tutarlar. Anadolu Efes-Real Madrid maçında iki tarafın da koç sıralarında ellerinde not defterleri vardı. Ben kenarda Efes’te oyuncular üzerine konsantre bir basketbol adamı olduğunu zannedip sevindim ama ilk molada gördüm ki, Türk asistan koçun elindeki not defteri koçun taktik levhasıymış. Asistan koçun görevi o levhayı temizleyip sildikten sonra koçuna vermekmiş.

Türk çocuğuna haksızlık ediyoruz. Yeteneğinin tümünü kullanmasını sağlayamıyoruz. Onun gelişme şansını sınırlıyoruz. Anadolu Efes’te 6 yabancı, 6 Türk, onlarda da 7 İspanyol, 5 yabancı oyuncu vardı. Bizde 6 Türk oyuncunun 3’ü (Doğuş Balbay, Sinan Güler, Ermal Kurtoğlu) oyuna hiç girme şansı bulamadılar. Anadolu Efes Türkiye’nin en çok oyuncu yetiştiren kulübü buna rağmen oyuna 4 yabancı ve sadece Semih ile başladı. Bazı anlarda 5 yabancıyla oynadık. Maçta sadece Semih 20 dakika, 6 sayı, Kerem Tunçeri 12 dakika, 3 sayı, Kerem Gönlüm ise 12 dakika, 2 sayıyla (toplam 45 dakika, 11 sayı) oynadı. Diğer 3 Türk yedek sırasını ısıtarak maçı tamamladı. Real Madrid’de ise 7 İspanyol oyuncu sahada toplam 130 dakika kalıp 60 sayı attılar. “Sinan ve Doğuş İspanyol takımında olsalar, yedek sırasında fısıldaşacaklarına, sahada görev alırlar mıydı?” diye soruyorsanız, karar sizin.

Oyuncu geliştirme merkezini başlatma görevi Anadolu Efes’e düşüyor. Tesisleri var, Çetin Yılmaz gibi Türkiye’nin en kıymetli basketbol adamlarından biri kenarda bu görevi, yani oyuncu geliştirme görevini bekliyor. Özetle Türk basketboluna çağ atlatacak bu yeniliğin başlaması Tuncay Bey’in iki dudağının arasında.

Fenerbahçe Ülker-Beşiktaş maçını izlerken Tutku’nun yeniden sahaya dönmesi beni sevindirdi. Çünkü Tutku’nun basketbolumuzun özlemle beklediği bir özelliği var. Tutku bir point guard olarak “YANINDAKİ OYUNCULARI DAHA İYİ OYUNCU YAPMAK” yeteneğine sahip. Tutku’nun bu özelliği iyi takip edilirse, Türk basketboluna çok olumlu kakı sağlar. Bu yüzden genç koçlarımız ve genç oyuncular Turku’yu dikkatle izlemelidirler.

Günümüz basketbolu artık neredeyse sadece pick&roll üzerine kurulu hale geldi. Topu getiren oyun kurucu orta sahayı geçince eliyle kafasına dokunduğunda pivotlardan biri ona perdeye geliyor ve tekrar içeri devrilerek kendisine sayı fırsatı yaratıyor. Top elindeki oyun kurucu ise ya kendi şut atıyor ama çoğunlukla içeri devrilen uzuna smaç pası veriyor. Ayrıca rakip takım bu ikili oyun konsantre iken sahanın iki tarafındaki iyi şutörler de 3 sayı atmak fırsatı buluyorlar. Bu ikili oyunlardan takımına sayı fırsatı yaratmak yeteneği sıralamasında Tutku, Avrupa’nın en iyileri arasında. Yeter ki oynadığı takım bu yeteneğini kullansın. Geçen sene Galatasaray’da Luksa Andric’e sınırsız sayı attıran Tutku idi. Ben bu yıl Tutku’nun bu yeteneğini Erman Kunter’in yeterince kullanacağına inanıyorum. Siz “Peki, Tutku Avrupa’da veya Türkiye’de gerekli şöhreti neden sağlayamıyor?” diye soruyorsanız haklısınız, çünkü savunması yetersiz. Tuttuğu adamlara kaşlarını çatarak, sadece gözleriyle savunma yapıyor. Tutku, Vujacic’i örnek almalıdır. Aklı-fikri şut atmaya odaklı Vujacic bile kafasına koyunca saldırgan savunmacı oldu. Tutku da savunmasını geliştirip, ikili oyunları sadece sola giderken değil, sağa giderek de kullanırsa performansı iki misli artar ve Türk çocuğuna daha iyi bir örnek olur.

Kaynak: Basketfaul.com