Beko Basketbol Ligi 4 takımlı bir lig değil

Geçen hafta BBL’de yaşanan olaylar, bizi istesek de istemesek de hakemler konusuyla yazıya başlamak zorunda bıraktı.

Basketbol, kaideleri bakımından dünyanın en güç sporlarından biridir. Basketbolcu olmak zordur. Hiçbir sporda “ pivot ayağını topu yere vurmadan kaldıramazsın” gibi, çok güç uygulanan steps kuralı gibi kaideler yoktur. Ayakla ilgili kaidelere şimdi yenileri de eklendi. Dribbling yaparken elinizdeki topu taşırsanız, yine kaide ihlali sayılıyor. Sayılamayacak kadar çok kaidelere basketbolcuların uyum sağlaması çok zordur. Ama aynı problem bu kaideleri uygulayan hakemler için de geçerlidir. Özetle hakemlik yapmak basketbolcu olmaktan daha da zordur. Bu yüzden biz bugün hakemlik mesleğini seçen kardeşlerimize teşekkür borçluyuz. Onlar olmasaydı, basketbol olmazdı. Ama bu güç mesleği yeterince iyi uygulayamadığınız zaman, basketbol oyunu kargaşaya döner. Başa baş geçen maçlar sonunda kaybeden her takım, haklı haksız hakemleri suçlar. Ben hakemlerin taraf tutmadıklarına yürekten inanıyorum. Ama onların yanlış kararları, daha çok güçlü takımların maç kazanmalarına yardımcı oluyor. Hakemlerin oyun başlamadan “şu takım daha güçlü maçı onlar kazanır” diye tahminde bulunmaları bile zararlı oluyor. Bu tahminlerin maç içinde zor pozisyonlarda farkında olmadan güçlü takımlar lehine düdük çalmaya zorladığı bilinen bir gerçek. Araştırmalar, hakemlerimizin maçtan önce beyinlerini yıkayarak seyirciden etkilenmeden ve hiçbir takımı favori görmeden maç yönettiklerinde performanslarının arttığını gösteriyor. Geçen haftaki maçların sonunda Karşıyaka Koçu Hakan Demir’in ilginç bir demeci vardı. Hakan, “Türkiye’deki lig 4 takımın ligi değildir. Bizde ligdeyiz, bizde varız” diyordu. Hakemlerimizin görevi bu 4 takımlık lig izlenimini silmek olmalıdır.

Koç ve oyuncuların hakem kararlarına itirazları yine çok arttı. Biz yine her düdüğe itiraz edilen bir lig olarak dünya rekoru kırmak üzereyiz. Hakemlerimizin önceliği, koçların üzerinden otorite sağlayarak, onları sakinleştirmek ve susturmak olmalıdır. O zaman oyuncular da hakeme itiraz etmeyi bırakıp, basketbola konsantre olacaktır. Örnek olarak Oğuz Savaş’ı ele alalım. Oğuz Savaş, aleyhine çalınan her düdükte hakemlere itiraz etmekten basketbolunu geliştirememektedir. Hâlbuki Türk basketbolun ona çok ihtiyacı var. Kenarda sakin ve kişilikli birçok koçumuz var. Mete Babaoğlu’da bunlara eklendi. Özetle “Spahija’yı susturun her şey düzelsin” diyoruz.

İsterseniz yine oyun kurucu konusuna dönelim. NBA’de geçen hafta bizi de üzen bir olay yaşandı. 21 yaşındaki İspanyol oyun kurucu Ricky Rubio sakatlandı. Onun sezonu kapatma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu söyleniyor. Ricky Rubio’nun şutu zayıf ama sahayı görüşü ve pasları mükemmel. Bu yüzden sadece daha birkaç aydır NBA’deyken çaylaklar all-star kadrosuna seçildi. NBA’de oynamayı gaye edinen Türk oyuncular için öncelik, pas yeteneğini geliştirmek olmaktır. Çünkü NBA’de hatta Amerika’da da artık pas denince akla sadece aley-oop pas geliyor. En olmadık yerlerden bile havaya topu atıp, atlet oyunculara smaç yaptırırsanız öne çıkıyorsunuz. Belli ki Amerika’da oyuncular boş zamanlarında aley-oop pas çalışmalarına odaklanmış durumdalar. Diğer beyaz Çinli oyun kurucu Jeremy Lin ise her maçta dikkatle izleniyor. Lin’de çok iyi bir şutör değil. Onun NBA’de öne çıkışı diğer takımların oyun kurucularını kızdırmış durumda. Bu yüzden Lin’e karşı oynarken, sanki milli takımda oynuyormuş gibi korkunç bir gayret sergiliyorlar. Lin’den çok sayı atıp, ondan çok asist yapıp gururlanmak istiyorlar. Bu yüzden Lin’de duraklama devrinde. Fakat o New York Knicks Koçu Mike D’Antoni’ye güveniyor. Koç D’Antoni’nin oyun kurucularına tanıdığı yetki inanılmaz boyuttadır. Phoenix Suns’da Steve Nash’in iki kere üst üste MVP seçilecek kadar süper basketbolcu oluşunun temelinde D’Antoni var. Steve Nash onun zamanında bir maçta beraber oynadığı tüm oyuncuların toplam sayısı kadar dribbling yapar ve top onun elinde sınırsız kalırdı. Şimdi Nash 38 yaşında ve hala NBA’in en iyi oyun kurucularından biri. “D’Antoni, Lin’i yeni bir Steve Nash yapabilecek mi?” suali herkesin kafasında dolaşıyor.

Benim dikkatimde Türk oyun kurucular üzerinde yoğunlaşıyor. Bu hafta Tofaşlı genç oyun kurucu Kenan Sipahi beni çok heyecanlandırdı. Koç Nihat İziç, Hidayet’i oyun kurucu olarak oynatarak onu Türk basketboluna kazandırmıştı. Kenan Sipahi’nin de önü çok açık. Bence haftanın en iyi genç oyun kurucusu Kenan Sipahi’ydi.

Birazda Ankara Hacettepe Üniversitesi takımından bahsetmek istiyorum. Hacettepe – Anadolu Efes maçından önce kulübün spor sorumlusu ile televizyonda bir röportaj vardı. Konuşmada yetkili yönetici “Hacettepe’de gayemiz büyük. Sadece basketbolda değil tüm sporlarda üst sıraları hedefliyoruz” diyordu. Hacettepe yetkililerinden önceliği basketbola tanımalarını rica ediyorum. Ankara bir süre önce Türk basketbolunun kalbiydi. Milli takım oyuncularının çoğu Ankara kökenliydi. Biz İstanbullu koçların en büyük hedefi, Ankara’da yetişen milli oyuncuları transfer etmekti. Şimdi durum çok farklı. Ankara, basketbolun kalesiyken şimdi sessiz bir yuvası oldu. Hacettepeliler, Ankara basketbolunu layık olduğu yere taşırlarsa, basketbol tarihimizde çok özel bir yere yerleşirler. Bunun ispatı önümüzdeki yıl bir Ankara takımının BBL’de son 4’e kalmasıdır hatırlatıyoruz.

İlginç not: Şut makinelerinin ilki Anadolu Efes’te kullanılmaya başlandı. Galatasaray ve Darüşşafaka’nın şut makineleri ise gümrükte bu hafta alınıyor.

Son nokta: Avrupa kupalarındaki son temsilcimiz Beşiktaş Milangaz’a başarılar diliyoruz.

Kaynak: Hürriyet