Soyunma odasının dili

Basketbolumuz her geçen gün daha iyiye gidiyor. Henüz Avrupa’nın zirvesinde değiliz ama o yolda ilerliyoruz. İspanyol takımlarıyla oynadığımız maçlarda en az onlar kadar iyi oyunculara sahip olduğumuzu görüyoruz.

İspanya, Avrupa basketbolunda yenilikleri ilk uygulayan ülke.“Oyuncu geliştirme merkezleri” İspanya’da birçok şehirde var. Aylarca genç oyunculara kamp yaptırıp sadece onların bireysel yeteneklerini geliştirmeye uğraşıyorlar. Bugünkü konumuz bu değil. ABD’de, son senelerde uygulanan “Danışman-Mentör” katkısını Avrupa’da ilk uygulayan ülke biz olalım istiyorum. ABD’de NBA dahil birçok ligde o kulübün eski, bilgili, tecrübeli basketbol adamı, teknik kadro içinde yer alıyor.

Mentörden en önce beklenen katkı teknik konulardan çok, koçla oyuncuların anlaşma zeminini hazırlamasıdır. Mentörlerde aranan ilk vasıf sadece basketbol bilgisi değil, onların hayat tecrübesidir. Öncelikli görevleri teknik kadroyla oyuncuların uyumunu arttırmak ve sahaya maça çıkan ekibin yumruk olmasını sağlamaktır. Belki kafanızdan bunları yazan adam acaba kendine iş mi arıyor sorusunu getirebilirsiniz.

Benim hayat gayem basketbol tecrübemi bu sitede genç Türk antrenörlerle paylaşmak. Ayrıca Darüşşafaka gelince eskiden akla basketbol gelirdi. Bugünlerde ise okul çocukları teneffüslerde badminton oynuyorlar. Ve benim 2. yaşam gayem Darüşşafaka Lisesi’nde bayan basketbolunu geliştirmek, basketbolu sevdirmek, Darüşşafaka maçlarında tribünlerin dolmasını sağlamak. Basketbolumuzda çok sayıda tecrübeli, kıymetli, mentör olabilecek spor adamımız var.

Oyuncularla teknik kadro arasında uyum, karşılıklı güven, sevgi ve saygının oluşması için ilk şart grubun aynı dili kullanmasıdır. Ben sadece bu yüzden değil, Türk koçlarının gücüne olan güvenimden Türk basketbolunda yabancı koçlara karşıyım. Bugün yabancı koçla çalışan iki kulübümüz var.

İkisi de Euroleague’de Türk basketbolunu omuzlarında taşıyorlar. Bunlardan F.Bahçe Ülker’de hiçbir uyumsuzluk gözükmüyor. Bu uyumun arkasında Spahija’nın Yugoslav koçlara göre çok sakin bir kişiliği var. Bu gerçeğin görünen yüzü.

Aslında bu uyumun ve birlikteliğin arkasında Aydın Örs var. Esas problem Efes Pilsen’de yaşanıyor. Türk basketbolunun Efes’e ihtiyacı sonsuz. Ama takımda Rakocevic var. Ben Rakocevic’in Sırpça’da ne anlama geldiğini bilmiyorum. Bana göre Rakocevic ‘problem’ demek. Onun yüzünden bugün sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en iyi koçları arasında yeri olan, spor hayatının en verimli çağındaki Ergin Ataman maçları tribünlerden seyrediyor. Ben şimdi size soruyorum.

Geçen sene takımın mentörü (sorumlu danışmanı) Aydın Örs olsaydı Rakocevic-Ergin Ataman problemi yaşanır mıydı? Bu yıl Efes Pilsen’in Hırvat antrenörünün yanında Hırvat yardımcı koç var. Aralarında Sırpça konuşuyorlar. Takımla ilişkilerini ise İngilizce söyleyip Türkçe’ye tercüme ettiriyorlar. Ve biz bu takımdan uyum bekliyoruz. Ben soyunma odasında Türk koçlardan ve Türkçe konuşulmasından yanayım. Ama bu uygulama için artık çok geç. Dışarıdan gözüken tek çare Ufuk Sarıca’yı yardımcı koçluktan ayırıp yetkilerini arttırıp, teknik danışman yapmak gözüküyor.

Ufuk son derece kişilikli, genç ama çok tecrübeli, eşi kolay bulunmayan basketbol adamlarımızdan biri. Soyunma odasında konuşma hakkı ve yetkisi Ufuk’a da tanınmalıdır. Biz Türk basketbolunda Ender Arslan ve Cenk Akyol gibi basketbolcular yetişsin diye çabalıyoruz. Şimdi basketbolumuz bu iki yeteneği de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya…

Onlara da söyleyeceğim söz var. Basketbolda başarı disiplin ve özveriden geçer. Biraz sabretsinler. Bu problemi bir fırsat olarak görüp kendilerini geliştirmek için savaşsınlar. Basketbolda gelişmenin sınırı yoktur.

Siz sinir içinde bençte oturup beklerken başarı kapınızı çalıp ben geldim demez. Kapınızı açık tutun, sabredin, gelişin. Önce Efes’e karşı manevi borcunuzu ödeyin, problem değil, çözüm yaratın. Sonra düşünürsünüz…

Kaynak: Cumhuriyet