Yürek mi Beyin mi

BU haftaki yazımız Efes Pilsen, David Blatt ağırlıklı olacak. Efes’te neler oluyor? Geçen yıllarda Avrupa’nın iyi savunmacı takımı sayılan Efes, niye bu yılın 4. haftasında ligin sonuncusundan daha fazla sayı yemiş durumda?

İsterseniz biraz savunma konuşalım… Basketbolda savunma beyinden başlar. Ben savunmada ölümüne savaşacağım diye karar verirseniz, yüreğiniz size uyar, adaleleriniz de savaşa katılırlar. Bu anlayışta yüreğin katkısı o derece etkilidir ki, taktiğe, cinliğe pek ihtiyaç kalmaz. Siz çıkar her maçta ölümüne savaşırsınız. Rakipleriniz sizin ne yapacağınızı, nasıl savaşacağınızı bilmelerinin bile onlara hiçbir faydası olmaz. Bilakis “Bunlarla nasıl başa çıkacağız?” diye korkuları, tereddütleri artar.

Diğer anlayışta ise beyin kendisinden o kadar emindir ki, yüreği savaşmaya zorlamaz bile. Beyin “Ben öyle cinlikler yaparım ki, rakiplerimiz ne yaptığımızı anlayamazlar. Anladıkları anda taktiğini değiştirir, onları yine zora sokrarım” diye övünür. Dünyada beyin ile yüreği uzlaştıran koçlar en iyi savunmacı koçlardır. Adale de onların yüzde yüz emrine girer.

Blatt ve öğretmenleri

İsrail asıllı bir Amerikalı olan David Blatt’e gelince… Blatt’in oyunculuk yaşantısı Amerika’da Princeton Üniversitesi’nde 4 yıl Pete Carril’in koçluğunda oyun kurucu oynayarak başladı. Princeton Üniversitesi’nin ve onun koçu Pete Carril’in ABD basketbolunda çok önemli bir yeri vardır. Pete Carril’in “Zeki kuvvetliden istediğini alır” adlı kitabı bugüne kadar yazılmış en iyi basketbol kitaplarından biridir. Ama onun kitabının adından bile, zekaya, beyne verdiği önemi anlamak mümkündür. Carril beyin ile yüreği uzlaştıran koçlardan biriydi.

Blatt’in İsrail’deki koçu ise Pini Gershon’du. Gershon’un cinliğe verdiği önem ise anlatmakla bitecek gibi değil. Alan savunmasından adam adama savunmaya veya adam adama her çeşit alan savunmasına geçişleri Avrupa’ya o tanıttı. Kombine savunma, çok yönlü savunma gibi bütün kavramlar Gershon’un buluşudur.

Blatt senelerce Gershon’un yardımcı koçluğunu yaptıktan sonra Rusya ve İtalya’da kulüp takımları çalıştırdı ve çok başarılı oldu. Blatt gerekli koç sertifikası olmadığı için İsrail Milli Takımı’nın başına geçirilmedi. O da kızdı Rus Milli Takımı’nın koçluğunu kabul etti. Ne gariptir ki, 2007 seçmelerinde iki takım karşı karşıya geldi ve Blatt’in koçluğunda Rusya, İsrail’i 34 sayı farkla yendi. Blatt’in en son başarısı ise Rus Milli Takımı’nın başında sadece 59 sayı yedikleri İspanya galibiyeti ve Avrupa şampiyonluğu oldu. Peki, Avrupa’nın en hızlı basketbolunu oynayan İspanya’yı 59 sayıda tutan Blatt’in Efes’i nasıl oluyor da her oynadığı maçta 100 sayı yemekten zor kurtuluyor, diye sormadan edemeyiz.

Tek yumruk olmalı

Efes’in Oktay Mahmuti yönetiminde savunması hücumda başlardı. Yavaş oyun, çok paslaşma, posta her seferinde top geçirme Efes’in fast-break yemesini önlerdi. Yarı saha savunmasında ise kolay turnike yemek, küfür yemek kadar aşağılayıcı ve üzücüydü. Blatt’le ise iş başka. Blatt hızlı oyun yanlısı. Göze hoş görünen hızlı bir takım oyunu oturtmanın peşinde. Efes’te beyin ile yüreği uzlaştırmak istiyor, ama şimdilik bu gerçekleşmiyor. Efesli oyuncular hücuma hızlı koşmanın cazibesini keşfetmiş durumdalar. Ama hızlı oynayan takıma fast-break atmak daha kolaydır. Bu yüzden geriye de çok hızlı koşmanız gerek dendiğinde,”Sen niye koşmuyorsun?” diye birbirlerine bakıyorlar. Siz eğer geri dönmekte gecikip fast-breaklerden kolay sayı yerseniz, savunmada beynin de yüreğin de önemi kaybolur. Üstelik siz taktik savunma uygularken gayeniz ne yaptığınızın rakip takım tarafından anlaşılmasını kafa karıştırarak önlemektir. Rakipleri bırakın şu ana kadar Blatt’in ne yaptırmak istediğini en az anlayan kafaları en çok karışık olan Efesli oyuncular diyebiliriz.

Çare, tüm Türk oyuncuların yumruk olmalarından geçiyor. Beyni taktiği, cinliği hücuma saklayıp, ölümüne savaşmanın artık zamanı geldi. Bence Ender, Mustafa Abi ve Serkan bir ekip, bir birlik oluşturup Blatt’e “Bizi bir arada oynat fast-break yeme kabusunu yok edelim” deseler, işler yoluna girer. Yoksa Blatt’in hiçbir taktiği bu gidişi önleyemez.

Evet, savunma istatistiklere geçmiyor diyorsanız, yine haklısınız. Ama unutmayalım, sahada kafası karışmayan, her şeyin farkında olan tek bir yer vardır, o da sayı levhası. Türk basketbolu gerçek Efes Pilsen’in hızla geriye dönmesini bekliyor.

Kaynak: Hürriyet