Beyin ve Yürek

Basketbolda bir deyim vardır, “Bir takım, oyun kurucusu kadar güçlüdür.” Gerçekten de, 24 saniye arayla hücumda beyni, savunmada yüreği ortaya koymak kolay değil. Bunu başaran pek az oyuncu var.

BASKETBOLDA eskiden beri geçerli olan bir anlayış vardır, “Bir takım, oyun kurucusu kadar güçlüdür” derler. Bu kavram giderek yaygınlaşıyor. Coachlar, hücum taktiklerinin geçerliliği için oyun kurucuları, kendilerinin saha içindeki bir uzantısı, hatta temsilcisi gibi görüyorlar.

Bu yüzden de oyun kurucular her hücumda, topu santraya kadar driplingle götürmenin ardından, set oyununda da hangi oyunun yapılacağına karar veriyorlar. Bu yüzden NBA’da takımlar, oyun kurucuların maç boyunca topu kaç kere yere vurduklarını ve topun onların elinde kaç dakika kaldığını istatistiklere geçirmeye başladılar bile.

Bir takımın hücum gücü point-guardının oyunu okuma yeteneği ile giderek daha eşanlamlı hale geliyor. Bu yüzden de oyun kurucular hücumda tecrübelerini, altıncı hislerini, zekâlarını, özetle beyinlerinin bütün silahlarını kullanmak zorundalar. Bugün dünyada ve Türkiye’de hücumda kafalarını iyi kullanan birçok oyuncu sayabiliriz.

Ama madalyanın çoğu zaman karanlıkta kalan bir de öbür yüzü var. Orada da bir takımın savunma gücü, point-guardının cesareti, gayretiyle orantılı. Özetle oyun kurucuların sorumlulukları göründüğünden çok büyük. Onlardan hücumda kafalarını, altıncı hislerini, savunmada ise cesaretlerini, özverilerini ortaya koymaları isteniyor.

24 saniye arayla hücumda beyni, savunmada yüreği ortaya koymak kolay değil. Bunu başaran pek az oyuncu var. Bunların başında Türkiye’de, savunmada sınırsız özveriye hazır Kerem Tunçeri geliyor. Onun ardından, “Kim geliyor?” diye sorarsanız, ben cevap vermekte zorlanıyorum.

Kerem Tunçeri’yi dikkatle izlerseniz, onun bacaklarının 2.10’luk bir adamın bacakları kadar açık, geniş olduğunu fark eder, müdafaa duruşunun farklılığını hemen görürsünüz. Bu yüzden de hücum oyuncusunun Kerem’in yanından geçmesi çok güç. Kerem’in bakışlarından bile ölümüne mücadeleye hazır olduğunu hemen çözebilirsiniz.

Gerçekten de Kerem’in boş toplara balıklama atlaması, perdeleme yapan dev pivotlarla korkusuzca çarpışması onu izleyenler için fevkalade cesaret verici. Onu en yakından izleyenler ise 24 saniyelik savunma süresince rakibin forvetlerini, pivotlarını tutan takım arkadaşları. Kerem böylesine ölümüne savaşırken, onu bir kol mesafesinden izleyen, diğer 4 takım arkadaşının da savunmada geçerli, “Sonsuz özveri anlayışı”yla coşmaları da kaçınılmaz oluyor.

Başında söyledik, NBA’da istatistikler inanılmaz gelişme gösteriyor. Yakında bir oyuncunun bir maçta kaç kere nefes alıp verdiğini sayarlarsa şaşmayın. Ama point- guardın özverisinin, diğer 4 oyuncunun beyninde yarattığı coşku ve cesaretin derecesi henüz istatistiklere geçmiyor. Bu görünmeyen olumlu iletişimin istatistiklere geçeceği de yok. Özetlersek Kerem’in oynadığı takımın iyi savunma yapacağı kaçınılmaz.

Siz bir maçta, rakip point-guardı tutan oyuncunun, sık sık top tuttuğu adamın elindeyken dönüp arkasına baktığını görürsünüz. Bu davranış, “Bana kim nasıl yardım edebilir?” düşüncesinin resmidir. Anlayın ki o oyuncu yüreği yerine kurnazlığını, cinliğini ortaya koyma hazırlığındadır. Savunma yapar gibi görünen bu oyuncuların savunmasına, “Gölge boksu savunma” diyebilirsiniz. Oyuncuların yüreklerini ortaya koymamalarının nedeni oyuncuların cesaretinden çok coachların sorumluluğudur.

Savunmada arkasına bakıp, yardım bekleyen oyuncuların coachlarının antrenmanlarda, özveriyi, cesareti öne çıkaracaklarına, kendi taktiklerine güvendiklerini hemen anlarsınız. O coachun, aşırı taktisyen bir coach olduğunu ve idmanda en çok duyulan sözlerin, ikili sıkıştırma, adam değişme, görünüp kaçma gibi terimlerin, ingilizcelerinin durmadan tekrarlandığı muhakkaktır.

Savunmada saldırgan oyun kurucular listesinde F.Bahçeli yedek guard genç oyuncu Barış Güney de var. Barış rakip point guardın beyninde, “Bu da nereden çıktı. Neredeyse elimdeki topu çalacak” diye şüphe ve tedirginlik yaratacak kadar saldırgan. Barış ve benzeri cesur ve saldırgan oyun kurucuların, rakip oyun kurucunun beyninde ne kadar tahribata neden olduğu da istatistiklere geçmiyor.

Ama F.Bahçe’nin son çeyreklerdeki üstünlüğünün altında Aydın Örs’ün tecrübesi sükuneti ve özgüveninin yanında Barış’ın da rakip oyun kurucuları aşındırmasının payı büyük. (Son maçta Banvit’in point guardı ilk devre 15, ikinci devre ise 5 sayı atabildi)

Kerem’in hücumuna gelince.. Ne yazık ki, savunmadaki cesaretinin yerinde yeller esiyor. Hücumdaki görevi çoğu maçta, bir servis elemanı gibi, takımındaki skorerlere pas yetiştirmekle sınırlı kalıyor. Böyle olunca da, rakip savunmacılar Kerem’in dalışlarından korkmuyorlar. Ve Kerem’in takımındaki skorerleri tutanlar kendi adamlarına yüzde yüz konsantre olup, onların sayı kabiliyetlerini sınırlandırıyorlar.

Kerem’in bu durumdan kurtulmasının tek çaresi rakip potaya dalışlarıyla kazanacağı faul atışlarına bağlı. Kerem’in hücumdaki tutukluğunun, kendi takımındaki skorerlerin kaç sayısına mal olduğu da henüz istatistiklere geçmiyor. Görüyorsunuz ya, basketbolun önünde hala sonsuz bir gelişme alanı var.

Kaynak: Hürriyet