Kobe’nin yarışı

Onun derdi NBA tarihiyle, özellikle de Michael Jordan’ın gençliğiyle.

12 üç sayılık atış Kobe’ye, Jordan’a üstünlük sağlayacak bir istatistik kolu açtı. Kobe antrenman yaparken, onun şut temposunu ancak pas verecek 2 kişi karşılayabiliyor. Geçtiğimiz hafta Kobe Bryant, Seattle karşısında bir maçta 12 üç sayılık atışı sayıya çevirerek, NBA tarihinin en iyileri arasındaki yerini perçinledi. Kobe çok hırslı bir oyuncu. Onun derdi günümüzdeki rakipleri değil. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olmak istiyor. Onun derdi, NBA tarihiyle, özellikle Michael Jordan’ın gençliğiyle. 12 üç sayılık başarı ona, Jordan’a üstünlük sağlayacak bir istatistik kolunu açtığı için çok mutlu. Kobe henüz 24 yaşında. Ona geçen yıllarda, ‘‘Sayı kralı olmak yetmez. Büyük oyuncu olmak için oynadığın takımı büyütmelisin’’ dediler. Bryant’ın 24 yaşında 3 şampiyonluk yüzüğü var. ‘‘Süperstar olmak için hücumdaki başarının yanında en iyi savunmacı da sen olmalısın’’ dediler, 3 yıldır NBA’in en iyi savunma beşine seçiliyor. Jordan point guard tutmazdı. Kobe kritik maçların son çeyreklerinde, rakip takımın skorerini veya point guardını susturuyor.

Dawkins şaşırtmıştı

NBA’de önemli olan antrenman temposunun yoğunluğudur. Bizde ise antrenman süresi önemlidir. Türkiye’de hangi coacha ‘‘Bugün antrenman nasıl geçti?’’ diye sorsanız, alacağınız cevap, ‘‘Tam 2 saat çalıştık’’ olur. 1980’li yılların ortasında G.Saray’a NBA’den transfer ettiğimiz Dawkins’in ilk antrenmanını hiç unutamam. Dawkins’in şut temposu korkunçtu. Attığı şutları yıldırım hızıyla potadan alıp, topu üç sayı çizgisinin dışına çıkararak, yıldırım hızıyla şutu tekrarlıyordu. Biz teknik heyet birbirimize, ‘‘Bu ne yapıyor?’’ dercesine baka kalmıştık. Dawkins’in inanılmaz şut temposu, bizim oyuncularımıza da yansıdı dersem, gerçeği çarpıtmış olurum. Maalesef Dawkins’in bir hafta sonra bizim oyunculardan farkı kalmadı, temposu düştü. Onu kendimize benzettiğimizi itiraf etmem gerek.

Kobe’nin NBA’in en sıkı çalışanları arasında özel bir yeri var. Ona şut antrenmanı yaparken 1 kişinin pas vermesi yetmiyor. Onun şut temposunu, pas verecek 2 kişi ancak karşılıyor. Kobe’nin antrenmanlarını izleyenler, onun 20-25 dakikada attığı şut sayısına, başka oyuncuların ancak 1 saatte eriştiklerini söylüyorlar. NBA’de bundan önceki bir maçta 3 sayı rekoru, 1996’da Shaquille’le aynı takımda (Orlando’da) oynarken, 11 üç sayılık atış gerçekleştiren Denis Scott’ındı.

Shaq’ın yorumu

Shaquille aynı takımda oynamanın 3 sayıcılara kolaylık sağladığı muhakkak. Siz topu Shaq’a verdiğinizde, sizi tutan adamın ilk yapacağı şey, onun etrafına toplanmak oluyor. Shaq topu geri verdiğinde ise üç sayıcılara gün doğuyor. Kobe’nin 12 üç sayılık şutunun 7’sinde pası ona veren Shaq’tı. Bir de madalyonun ters yüzü var. Shaq üç sayıcılarla beraber oynamaktan çok mutlu olmuyor. Üç sayıcılar neredeyse sahanın yarısından birbiri ardına şutları sokarken, Shaq’ın faul çizgisinden etrafta in-cin yokken bir atıp bir kaçırması onu üzüyor. Kobe’un rekorunun ertesi günü gazetecilere gülerek, ‘‘Bir de başımıza Kobe’un üç sayıcılığı çıktı. Bir daha takım seçerken buna dikkat edeceğim’’ diyordu.Türkiye’de iyi şeyler oluyor. Geçen hafta oynanan Efes-Cibona Zagreb karşılaşması tarihi bir maçtı. Efesliler, Cibona karşısında Türk basketbol tarihinin en iyi savunmalarından birini sergilediler. Ve Yugoslav ekolünün güçlü takımını savunmaları ile perişan ettiler. Türkiye’de birçok coach savunmada kendi cinliklerini ve taktiklerine öncelik tanırken, Efeslilerin başarısı oyuncuların birebirde ölümüne, göğüs göğse savaşmasından kaynaklanıyor. Efesliler top elinde olan adamı göğüs göğse savunurken, diğer 4 kişi arkada sırt sırta, omuz omuza verip, yumruk oluyorlar. Ve ancak GEREKTİĞİNDE yardımlaşıyorlar. Efes’in iki coachunun genç yaşta bu gerçeği nasıl keşfettiklerini anlamak kolay değil. Milli Takım’da Doğan Hakyemez, Aydın hoca, Çetin ve diğer teknik adamların aldıkları sonuçlarla başta Yugoslav ve diğer yabancı coachlara Türk basketbolunun kapısını kapattıklarını sık sık yazıyoruz. Efes teknik yönetimi Cibona maçıyla Yugoslav coachlara giden yolu havaya uçurdu. Daha bir kaç yıl önce Türkiye’de coach denince akla maç esnasında takımı hata yaptıkça saçını başını yolan, yeri tepen, dönüp asistan coachla hata yapan oyuncuyu çekiştiren teknik adamlar gelirdi. Efes kenar yönetimi de bunlardan farksızdı. Ama Aytek geldiğinden beri işler değişti. Bugün Oktay Mahmuti ve arkadaşları, güvenli, sakin ve inançlı tutumlarıyla basketbol dünyamız için gurur kaynağı oldular.

Kerem’in gücü

Ülker teknik yönetimi de karşılıklı güven sevgi ve dayanışmanın en güzel örneklerinden biri. Onların da savunma anlayışı göğüs göğse savaşmaktan geçiyor. Efes-Ülker maçının galibini Kerem Tunçeri belirledi. Kerem, savunmadaki özveri dolu mükemmel mücadelesinin, ona hücumda da bazı haklar verdiğini fark etti. Kerem’in hücum silahlarında hiçbir eksiği yok. Kendi hücum yeteneklerini sadece siyah Amerikalılara servis yaparak sınırlayan kendisiydi. Kerem, Ülker maçında bu anlayışını aştı ve isterse neler yapabileceğini ortaya koydu. Bu iki takımın, milli ligde ayrı bir lig oluşturduğuna inananlar haklılar. Bu iki genç teknik kadro, ligin tüm diğer takımlarına ‘‘Taktiği falan bırakın, gelin mertçe oynayalım, savaşalım. Türkiye’de basketbol büyüsün’’ diyorlar ve cevap bekliyorlar. Ben Erman Kunter’in ağzından, sadece G.Saray basketbol takımı için değil, tüm G.Saray basketbol camiası için cevabı iletiyorum: BEKLEYİN GELİYORUZ…

Kaynak: Hürriyet